Sami Efendi
Sami Efendi İstanbulludur. XIX. yüzyılın çeşitli yazılarda rakipsiz usta olarak tanınan
değerli hattatlarındandır. H. 1253 (M. 13 Mart 1838) de doğdu. Yorgancılar Kahyâsı Hacı
Mahmud Efendinin oğludur. İlk yazılarına “Yorganizâde” diye imza atardı. Maliye Kaleminde,
Divanı Hümâyun ve Nişan Kalemi Kâtipliklerinde bulunmuş ve buradan emekliye ayrılmıştır.
Sami Efendi Sülüs ve Nesih yazılarını Boşnak Osman Efendi adında bir mahalle
mektebi hocasından, Sülüs Celîsini Râkım çırağı Recai Efendiden, Divânî yazıyı ve Tuğrayı
Nâsıh Efendiden, Tâliki Kıbrısizâde İsmail Hakkı Efendiden, Tâlik Celîsini Ali Haydar Beyden,
Rik’ayı Mümtaz Efendiden öğrenmiştir. Bütün bu yazı çeşitlerinde mahareti şaşılacak
dereceleri bulmuş, bilhassa kudretinin en yüksek derecesini Celî yazılarda göstermiştir. Çok
titiz bir çalışması vardı, yazılarını tekrar tekrar gözden geçirip tashih ede ede en güzel şekline
sokmaktan yorulmazdı. Sâmi Efendinin hayranlarından olan Uğur Derman dostumuz “50
San’at Sever Serisi”nde üstadı şöyle anlatıyor: “Celî Sülüs ve Tuğrada Râkım, Celî Tâlikde
Yesarizâde tavrını benimseyip geliştirerek onların eksiklerini tamamlamıştır. 1310’dan sonra
yazdığı Celî Sülüslerde İsmail Zühdü’nün de tesiri çoktur. Mürekkeple yazılmış yazısı yok
denecek kadar azdır. Zırnıkla siyah kâğıda yazar, bu kalıplar, zamanın en iyi müzehhipleri (Hüsnü, Nureddin ve Baha Efendiler) tarafından altınla işlenir, yani “Zerendud” olarak yapılırdı. Zaten yazılarının saltanatı ancak altınla ifade edilebilir. Bunlara, muhtelif camilerimizde (bilhassa Cihangir ve Altunizade’de), müzelerimizde, hususi koleksiyonlarda çok rastlanır. Taş üzerine hâkkedilen yazılarına Yeni Cami sebilinde, Kapalıçarşı kapılarında, Bâbıali Nallı Mescid’de, Şehzade Câmiinde, Erenköy Zihni Paşa ve Galip Paşa Camilerinde bulunanlar cüz’i bir misal teşkil eder; bir hayli mezar kitabeside yazmıştır.
“Sami Efendinin muhtelif yazı nevilerinde yetiştirdiği pek çok talebesi vardır. Bunlar
arasında Nazif, Tuğrakeş Hakkı ve Ferid Beylerle Hulusi, Hasan Rıza, Kâmil, Ömer Vasfi,
Necmeddin, Elmalılı Hamdi, Aziz, Neyzen Emin, Sofu Mehmed, Abdülkadir ve Küçük Kâmil
Efendileri sayabiliriz.. Bâbıâli’deki resmi vazifesinin yanı sıra Divân-ı Hümayun dairesi ve
Enderun Mektebi çeşitli hatlar muallimliklerinde bulunan merhumun evi de, bir medresetül
hattatın idi. Sami Efendi, daha sağlığında kıymeti bilinerek, el üstünde tutulmak
bahtiyarlığına eren nadir sanatkârlardandır.
“Meclislerinin çok neşeli ve canfeza geçtiğini yetişenler naklederler. Pek kuvvetli bir
mukallid olan merhumun hikâyeleri ve nükteleri hala anlatılır. Son zamanlarında mefluç
olduğu halde 1 Temmuz 1912 (16 Recep 1330) da vefat etti. Kabri Fatih Camii bahçesinde eşi
ile çok sevdiği kızına komşudur ve kitabesini talebesinden Hacı Kâmil Efendi yazmıştır.”