Mustafa İzzet (Yesarizâde) (H. 1265-M. 1849)
Mustafa İzzet İstanbulludur. Meşhur Tâlik üstadı Mehmet Esat Yesari’nin oğludur. Onun için
Yesarizâde diye meşhurdur. Doğum tarihi bilinmiyorsa da 1770’li yılların başında doğduğu
tahmin edilmektedir.
Zamanının ünlü Tâlik üstatlarından olan Yesarizâde Tâliki babasından öğrenmiş,
ondan icâzet almış, daha birkaç kişi de şan olsun diye ona icâzet vermiştir. Müderrislik ve
Kadılık etmediği halde kendisine zamanın âdetine uygun olarak Mekke, İstanbul, Anadolu
Kazaskerlik pâyeleri verilmiş H. 1255 (M. 1839) de bilfiil Kazasker olmuştur. H. 1258 (M.
1842) de Takvimhâne (Devlet Matbaası) Nâzırı oldu. Matbaa-î âmire’yi idare etti ve kendi
Tâlik hattıyla harfler döktürdü. Matbaa-î âmire’de ilk defa Tâlik hatla kitap onun zamanında
basılmıştır. Yesarizâde 1846 da fiilen Rumeli Kazaskerliğine tayin edildi. H. 1265 (M. 23
Haziran 1849) da vefat etti. Fatih’te Gelenbevi Caddesi üzerinde bulunan babasının kabrinin
yanına defnedildi. Sonra her ikisinin kabri yola gitmiş, kitabeleri Fatih Câmii bahçesine taşınmıştır. Yesarizâde’nin mezar kitabesi talebelerinden Ali Haydar Bey tarafından
yazılmıştır. Değerli arkadaşımız Uğur Derman “Türk Hat Sanatının Şaheserleri” adlı güzel
kitabında Yesarizâde’nin hattatlığı üzerine şunları söylüyor: “Önceleri babasının tarzında Celî
Tâlik yazan bu büyük üstat, yavaş yavaş şivesini değiştirmiş, 1820 senesinden sonra kendi
üslubu belirmiştir. 1834’den sonra hattatlığın en üst noktasına çıkan Yesarizâde 60 yıl kadar
devam eden sanat hayatında durup dinlenmeden yazmıştır… İmzasıyla en fazla kitabe
bırakan hattatımızdır…”
Çok çabuk yazan Yesarizâde pek çok hattat yetiştirmiştir. Kazasker Mustafa İzzet,
Abdülfettah Efendi, Ali Haydar Bey onun talebeleridirler. Musikide de hayli bilgi sahibi olan
Yesarizâde hoş sohbet, şakacı, aşırı derecede mübalağa ile konuşur bir zat idi. O yüzden
söylediklerine pek inanmazlarmış. En iyi dostlarından biri olan devrin ulemasından İzzet
Molla ile niçin çok sıkı fıkı dost olduğunu soran devrin padişahı Sultan Mahmud’a (İzzet
Molla’nın yazısının çirkin olduğunu kastederek) : “İkimiz bir araya gelince okuryazar bir adam
oluyoruz.” demiş ve padişahı hayli güldürmüş olduğunu tarihçi Abdur rahman Şeref Efendi
naklediyor.